31 Aralık 2009 Perşembe

HIZ ÇAĞINDA YENİ YIL !!!

Bir yıl daha bitiyor işte... Takvimlerin değiştiği,günlerin adının aynı ama sadece sonuna attığımız tarihin,sayısının değişik olacağı bir döneme gireceğiz.Evet, artık böyle tanımlıyorum yeni yılı sanırım.Eskiden koccaa bir yıl dediğimiz durum değişti .Yıllar ne kadar çabuk geçiyor anlamak zor, insan yetişemiyor hızına.Dün facebook'da eski bir arkadaşım beni eklemiş listesine, şöyle bir bakınca, dile kolay 22 yıllık arkadaşlık... Nereye gitmiş onca sene bilinmez,sadece tarihler değişmiş gibi gelirken insana,köprünün altından çok sular geçmiş oysa.. Hani '' Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği hiç aklınıza gelmezdi''diyor ya şair bir şiirinde, işte tam da öyle. Bir telaş bir panik içinde gönderiyoruz bir yılı daha.
Yanlış anlaşılmasın çok da şikayetçi değilim bu hız çağından.Bardağın dolu tarafına bakınca mutlulukları nasıl çabuk eritiyorsak,acıları da öyle çabuk çıkartıyoruz hayatımızdan.Çünkü hayat üzerimizden akıp gidiyor ve bize yaşadıklarımızın üzerinde uzun uzun durmaya fırsat vermiyor.Şimdi de 2010 bizlere içinde acıları, kayıpları, hüzünleri,mutlulukları,başarılarıları taşıyarak gelecek,yaramaz bir çocuk misali.Ve hayatın beni getirdiği bu noktada içimden hep aynı şeyi tekrarlayarak karşılıyorum bugün yeni yılı.

2010 üzüntüden çok mutluluk ,savaştan çok barış,yoksulluktan çok bolluk,tartışmalardan çok huzur,ve bunları doyasıya yaşayabilecek sağlık getirsin bizlere Yeni yılımız kutlu olsun...:)

30 Aralık 2009 Çarşamba

ARMUDUN İYİSİ

Bizler artık sevginin;dürüstlüğün,aşkın,merhametin,korumanın hüküm sürmediği bir dünyada yaşıyoruz.Para ve gücün her şeyi satın aldığı, bu ikisi olmadan ,hiçbir kapının açılmadığı bir dünya…Buraya nasıl geldik, neden böyleyiz gibi sorular çok tartışılsa da çözümü yok.Samanlık yandı seyredilecek bir şey kalmadı..!
Çıkar çatışmalarının adına aşk dendiği bir dünyadayız artık..Hepsi boş hepsi yalan ! Peki yazık değil mi ? Ne fark eder ki yazık olsa ne olur ,olmasa ne?
Yaşanıyor işte. Tüketme çağına ayak uydurdu aşk, tükenip gidiyor ve sanırım en çok erkekleri yıkıyor ve üzüyor. Hayır hayır yanlış anlaşılmasın. Ben şimdilerde ortada erkek diye dolaşanlardan bahsetmiyorum. Gerçek adamlar yok olup gidiyor.
Hani okumuş,kültürlü,duyarlı,sevecen.Tıpkı Kadir İnanır’ın gençlik filmlerindeki yağız ,dürüst,kadınına baktığında gözlerinden merhamet akan, ama bir o kadar da sert olan adamlar bitiyor.
Yani armudun iyisi artık kendini hiç haketmeyenlere yedirtiyor!!

29 Aralık 2009 Salı

Yemekteyiz ayoll !!

Her şeye alışıyoruz ,alıştırılıyoruz sevgili dostlarım...Bugüne kadar bize öğretilen ne varsa hepsinin tek tek silinmesine çalışılan şu günlerde, tabularda nasibini alıyor bu değişimden ve farkında olmadan ya da olarak, anormal karşılanan birçok olgu, şimdi yerini normalleşmeye bırakıyor artık.Buna itirazım yok tabii ama şaşırıyorum yine de... Erkek olgusu yerini''yumuşamaya'' terkediyor ve bu gelişmeden korkuyorum.Çok uzun zamandır şu yemekteyiz yarışmasını takip ediyorum.Seviyorum insanların günlük hayatlarından bir kesiti göstermelerini, kimi zaman dozu kaçsa da birbirlerini eleştirmelerini,kimi zaman da gurmelerin gurmesi gibi davranarak, belki de hayatlarında hiç tatmadıkları yemekleri yiyip bana göre hoş olmayan yorumlarına gülüyorum ve herşeye rağmen yine de seviyorum onları.

Ama formatına bakınca genelde üç kadın iki erkekten oluşması gereken yarışmacılarda bir süredir değişim başladı kadın sayısı aynı ama erkek sayısı giderek düşüyor. Yani aslında görüntü erkek ama konuşma ve hareketler bazında ''yumuşamış'', kibarın biraz üzerinde, fazla kırılgan ve ağzını yayarak konuşan erkek benzeri tipler ,yarışmanın vazgeçilmezleri oldular.Başta dediğim gibi karşı değilim elbette toplumu oluşturan unsurları ortaya çıkarmaya, ama dozu çok önemli.Yıllarca var olanları yok gibi göstermeye çalışarak geçti onca zaman, fakat yine de dikkat etmek lazım diye düşünmeden edemiyorum.Bir sürü evde yeni yetişen bir çocuk topluluğu var ve onlarda seyrediyorlar bu programları. Kırıtarak konuşan bir erkeği model alırsa ve o çocuklardan biri birgün mutfakta iş yapan annesine

''Anneee kıız yemekteyiz başladı ayol''

diye seslenirse nasıl çözeriz bu durumu?? Yıllarca aldığım parapsikoloji eğitimlerinde öğrenmiştim bu ruh halinin anne karnında oluştuğunu. Yine de insan şöyle bir bakıyor ve soruyor kendine bu modeli ısrarla ortaya çıkarmak doğru mu ? işte tam da burada ''Bana Sorarsan'' devreye giriyor ve şöyle geçiyor aklımdan.Bana sorarsanız dostlarım; çok bastırılmış olmanın acısını çıkarırcasına bu kadar göze sokmak ve her programa bu tarz olan kişileri seçmek, reyting adına süper olabilir ama her konuda erezyonun gerçekleştiği şu zamanda taşları çok oynatmamak gerekir diye düşünüyorum.Siz ne dersiniz??

28 Aralık 2009 Pazartesi

Ufacık bir pencereden kocaman dünyaya bir küçük selam aslında benim yaptığım….Bugüne kadar hep hayıflandım bir filmi seyrederken,bir politikacıyı dinlerken, bir yazıyı okurken ya da bir gösteriyi izlerken bunu yapan bir de bana sorsa diye…Benim fikrimi alsa belki de başka bir bakış açısıyla davranabilir ,yaptığında benimde bir katkım olur diye düşünürdüm.
Sonra ‘’en değerlim’’ bir gün ‘’ Bu kadar konuşacağına düşüncelerini yazarak paylaşsana bak bunun için bloglar var sende birini kur ve haydi başla artık ‘’bildiklerini’’ ‘’biriktirdiklerini’’ insanlara anlatmaya‘’dedi. İsmini de bulup söyleyince bana sadece elinden tutup yürütmek kaldı ve şimdi buradan ‘’Bana sorarsan’’ diye başlayıp doğru olsun olmasın birilerini kızdırsın ya da kızdırmasın her konuda yazacağım düşüncelerimi. Hele bir de okuyanlar olur ve benimle paylaşırlarsa ‘’Bana sorarsan’’larını, bu küçük selam kocaman bir sese dönüşür işte ozaman amaaannn artık kimse tutmasın bizi !!!! :))