5 Mart 2010 Cuma

BİR ÇOCUK DEĞİŞİR TÜRKİYE DEĞİŞİR


Hepimize zaman zaman gelen maillerde ya da paylaşım sitelerindeki belgesel niteliğinde yapılmış haber programlarında bazı güçlerin,insan hayatında nasıl yavaş yavaş bir şeyleri yok ettiğini özellikle insanları birbirinden uzaklaştırarak yalnızlaştırmaya çalıştıklarını seyrettikçe,tüylerim ürperiyor.Yalnız,çevresinden kopuk,sosyalleşmeyi internet ortamı sanan,dışarısının tehlikelerle dolu bir ortam olduğunu düşünerek evinden dışarı çıkmayan bir birey olmamız için adeta teşvik ediliyoruz.

Ben yıllar önce yaptığımız partileri,okul çaylarını,disko için sıra beklediğimiz ya da konser için bilet almaya çalıştığımız günleri özledim.Hayatımız teknoloji ile ne kadar kolaylaşıyorsa bir o kadar da kısıtlanıyor aslında.Herşeyi elimizin altında bulmak bizi tembelleştirip daha da içe kapanık olmamıza neden oluyor.Tabii bu kendine dönüş bizi sosyal ortamdan uzaklaştırıp,yardım etme duygumuzu da köreltiyor.Oysa yardıma muhtaç biri için yaptığınız en ufak çalışmanın size nasıl da huzur verdiğini bir düşünün.İlla yardım için deli gibi oradan oraya koşun demiyorum elbette küçük şeyler bile hem orada bir gönlü mutlu eder hem size bir sosyalleşme,toplumdan kopmama ve insan ilişkisi sağlar.

Bunun en güzel örneklerinden birini yazılarını severek takip ettiğimiz artık ailemizden biri gibi olan Hürriyet Gazetesi yazarlarından
sevgili Yonca Tokbaş yapıyor.

Antalya'da RUNTALYA 2010 koşusunda, "ADIM ADIM" oluşumu ile beraber TEGV’nin ‘Bir Çocuk Değişir, Türkiye Değişir.’ kapsamında, “MİDYAT’A ADIM ADIM” Midyatlı Çocukların Eğitimine Destek Projesi için 10 km. koşacak.Onun ve diğer katılan kişilerin koşması için yapılacak her 60 tl'lik bağışla 1 ÇOCUK 1 yıl boyunca TEGV Mardin Midyat Öğrenim Birimindeki faaliyetlerden faydalanabiliyor.
İşte size insanı huzura erdiren bir paylaşım...
Adını bile bilmediğiniz bir insan için yapacağınız bu tip bir yardımın,
size vereceği mutluluğu bir düşünün.Bağış için paranız mı yok olsun zaten yardım deyince illa para vereceğiz diye birşey yok.Bunun gibi birçok oluşum var içinde yer alıp yardıma ihtiyacı olanların birebir yanında olacağınız.Elinizin altında internet denizi varken böyle bir faaliyeti biraz araştırarak bulabilirsiniz.


Teknoloji güzelliklerin yanında bize yalnızlaşmayı getirse de işte bu ve buna benzer bir çok faaliyetle,hayata sıkı sıkı tutunmayı ve yaşadığımız toplumun bir parçası olduğumuzu hissetmeyi başarabiliriz.


Bu arada eğer sevgili Yonca Tokbaş'ın bu yardım koşusuna bağış yapmak isterseniz diye bilgileri veriyorum:

Nasıl Bağış Yapabilirsiniz?
Bağışları aşağıdaki TEGV hesap numaralarına E.F.T. veya havale yapabilirsiniz. AAO, bağış toplama işleminde aracı konumda değildir. Sadece yapılan bağışların hangi sporcu adına yapıldığını STK ile işbirliği içerisinde kontrol etmektedir.

DİKKAT!
Bağış yaparken:
* Gönderinin "Açıklama" kısmını lütfen boş bırakmayın.
* ADIM ADIM OLUŞUMU'nun kısa adını (AAO) ve AAO için desteklediğiniz gönüllü koşucunuzun, yani benim adımın baş harfini (Y)ve soyadımı (TOKBAŞ), kendi adınızı ve soyadınızı yazın.
EFT için Örnek açıklama: AAO, YTOKBAS, KENDİ ADINIZ SOYADINIZ
Böylelikle; benim adıma toplanan bağış miktarını ve TEGV için ADIM ADIM adına toplanan bağış miktarını takip etme imkanım olacaktır.
TEGV BANKA HESAP NUMARALARI
BANKA ADI :YAPI KREDİ BANKASI (TL) ( 0067 )
ALICI ADI :TÜRKİYE EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI
ŞUBE :HARBİYE ÖZEL BANKACILIK MERKEZİ (00391)
HESAP NO :7997892
IBAN : TR890006701000000007997892
SWIFT KOD : YAPITRIS
BANKA ADI :İŞBANKASI (USD) (0064)
ALICI ADI :TÜRKİYE EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI
ŞUBE :BEYLERBEYİ (1136)
HESAP NO :377337
IBAN : TR13 0006400000211360377337
SWIFT KOD : ISBKTRIS
BANKA ADI :İŞBANKASI (EURO) (0064)
ALICI ADI :TÜRKİYE EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI
ŞUBE :BEYLERBEYİ (1136)
HESAP NO :381861
IBAN : TR85 0006400000211360381861
SWIFT KOD : ISBKTRIS
İLETİŞİM
Arzu Özdemirci: arzuo@tegv.org ,
Feyziye Günaydın: feyziyeg@tegv.org



Hamiş:Artık çok geç oldu diye düşünmeyin.Gün içerisinde hala bağış yapabilirsiniz.Ama maddi durumum şu anda buna müsade etmiyor deyip de hayıflanmayın lütfen.Pazar sabahı kalkın pencerinizi açın ve derin bir nefes alıp 'koş Yonca koş' diye bağırın.Eminim ki seslerimiz O'na ulaşacak.Ve O bu güçle 10 km nin hakkından gelecek..

4 Mart 2010 Perşembe

BÖYLE SANATÇI OLUNMAZ...!!!

Sabah haberlerde manşet:Tarkan 4 gün boyunca gözaltında Mesnevi okudu...
Flaş flaş flaş!!!
Şok şok şok !!!
Amanın ne önemli bir durum aferin Tarkan'a.
İlkokul bitirmeden üniversite okumak gibi bir durum ama olsun yakışır kardeşime...

Nedense hepsi bir şekilde içeri girince ya Kur'an-ı Kerim'i hatim ediyorlar ya Mesnevi'yi ya da çıkınca türbelere koşuyorlar etraflarında kameralarla.Farkında olmadan biz inançsızdık,oralarda anladık yaratanın olduğunu der gibi garip,tövbekar bir tutumun içine giriyorlar.Ne yapalım zararın neresinden dönsen kar demişler....

Türk insanı bir çok meslek dalıyla olduğu gibi sanatla olan ilgisini de bir türlü düzgün oturtamadığından ortada ''sanatçı'' adıyla bir topluluk ve buna dayalı olmak üzere oluşmuş bir kirlilik var.Farkındaysanız birçok mesleğin adı çağa ayak uydurdu mesela; tezgahtar yerini satış danışmanına,çöpçü temizlik elemanına,kapıcı apartman görevlisine dönüştü.Tabii sanat bundan etkilenmezse olmazdı.Bir anda kapısı kalabalıklaştı onun da.Ülke de ne kadar şarkıcı,çalgıcı,dansöz,oyuncu varsa doldu içeriye ve o da nasibini aldı insan denen kompleks yumağı varlığın egosundan....

Tabii adları ''kendilerine göre'' sınıf atlayınca bir anda duruşları,konuşmaları kısacası şekilleri değişti ve toplum ağızlarının içine bakmaya,onlarda birşeyler anlatmaya çalıştı.Kimi ''mağaradan geldim'' dedi gözlerinde herkesi aşağılayan ama dilinde ezik edebiyatı yapan tarzıyla.
Kimi ''beni sizler yarattınız'' kimi de ''fem-i muhsin'' ağzını açıp,Türkçe de yeri olmayan onca arapça sözü, bir de üstüne üstlük yanlış telaffuz ederek kendini kaliteli ve okumuş göstermeye çalıştı.Hepsinin ortak olduğu''fazla tevazu yüksek kibirden gelir''tavrıydı oysa ki. Bununla birlikte çoğu bu yükün altında ezilirken alkol,uyuşturucu içinde aradılar çıkışı.
Kolay değildi tabii ''sanatçı'' olmak. Bunu bir gereklilikmiş,yaratıcılığın ve sunuşun bir parçasıymış gibi gördüler,kendilerin de olmayan yaratıcılık gücünü başka türlü kamufle edebilmek için.

Çünkü sanat yaratmanın başka bir adıdır.Topu topu yedi sekiz notadan koskoca bir konçerto çıkarabilmek,renkleri karıştırıp bir tablo yapabilmek,eline kalemi alıp boş kağıda bir roman ya da bir şiir döktürebilmektir.Ve hepsi biliyorlardı bu yeteneklerin onlarda olmadığını.Yüce yaratan onlara sadece ''İcra'' kabiliyeti verdiği için güzeldi sesleri ya da güzel bacaklı yaratıldıkları için iyiydi duruşları ve kıvrak oldukları için dans ettiklerinde herkesin hayranlığını topluyorlardı.

Birgün şapka düştü kel göründü!!! Kahvaltı sofrasında biri sadece egosuna yenik düşerek ve aklında kendi duruşundan başka hiç bir şey olmadığından''Ben neden geçemiyorum V.I.P'den'' deyiverdi neden orada olduğunu unutarak,bir başkası kameralara uzun uzun cümleler kurdu önemli sayılıp oraya davet edildiği için;lakin ne dediği anlaşılamadı.Çünkü böyle önemli olacağı hiç aklına gelmediğiden kitap kapağı bile kaldırmamıştı hayatında.

Elbette icra edebilmek çok önemli bir meziyettir.Herkes yapamaz onca insanın karşısına geçip yeteneklerini sergilemeyi.Ben sadece ''sanatçıyım'' diyene bayrak açıyorum.Bir şeyi yoktan var etmemiş,yaptığı işi sanatla karıştıran ve tabii bir de bu insanlara hayranlık besleyip onları yücelten topluluğa. Ben de icra eden biriyim bana verilen yetenekle ama sanatçı olmak ayrı bir durum.

Bırakın bu kompleksi sevgili meslektaşlarım..
Şarkıcıyım,dansözüm,oyuncuyum çalgıcıyım deyin gururla.İcra etmenin de bahşedilmiş bir meziyet olduğunu hissedin tüm kalbinizle.Emin olun büyük bir rahatlama ve mutluluk hissedeceksiniz içinizde.Ve bu özgüvenle çok daha başarılı işlere imza atacaksınız,kötü alışkanlıklardan uzak durarak hem de :) Böylece ruhunuzu yaradana yaklaştırmak için içeri girmeye gerek kalmayacak hem de sadece kafa güzelken yeteneklerinizin ortaya çıkmadığını anlayacaksınız...

3 Mart 2010 Çarşamba

GÖRME ALANI

Çoktandır bir şeyler yazmıyordum.Hayır!! aklıma gelmediği için ya da düşünmediğimden değil,sadece içimden gelmiyordu.Öyle bir aylaklık içinde tatilde gibiydim.Oysa bir sürü şey oldu bu süre içinde ama boşver dedim kendi kendime bunları da görmeyiver gitsin.

Görmek deyince geçenlerde gözümde bir ağrı hissettim ve doktara gittim.Çok uzun yıllardır gözlüklü bir adam olarak alışkın olduğum bir yerdir göz doktorlarının muayenehaneleri.Ama bu sefer biraz korktum aslında.Çünkü hissettiğim şey biraz farklıydı.Doktor kısa bir kontrolden sonra bazı testlerin yapılması gerektiğini ve ancak bunların sonunda karar verilebileceğini söyledi.Test günü geldi çattı beni bir karanlık odaya aldılar,bir gözümü kapattıktan sonra diğeriyle önümde duran kutunun içine bakmamı ve oradaki sarı ışığa odaklanmamı,gözümü ayırmadan ışığa bakarken belli aralıklarla çakan başka küçük ışıkları her hissettiğimde,elimdeki butona basmamı söylediler.Her bir göz için 15 dakikalık bu testin sonunda görme alanını ölçerek bir noktaya bakarken etrafta olan diğer şeyleri görüp görmediğimi tespit ettiler.

Test bana at gözlüğü ile hayata bakıp duyarsızca kendi isteklerini yapmaya çalışan,kendi idealleri uğruna çevrelerinde olan bitene kulak tıkayıp,hedeflerinin peşinde koşan ve bu uğurda herkesi bir basamak,herşeyi kendini istediği noktaya getirmek için bir araç gören insanları hatırlattı.Yaşadığımız şu dönemde bu duyguyu güdenlerin ne kadar çoğaldığını farkettim.Şöyle bir bakarsanız olaylar da insanları buraya taşıyor.Bencil,duygusuz ve materyalist oluyoruz giderek.Kendimizden başka hiç bir şeyi umursamadan yaşamaya endekslendik adeta.Ne olursa olsun bu düşünceden bir an önce sıyrılmamızın,toplum bilinciyle hareket etmemizin ve bizi yükseltecek ruhun bunun içinde gizli olduğunu hatırlamızın zamanıdır şimdi.

Bir hedef belirlemek ve ona ulaşmak için çalışmak öncelikli amacımızdır elbette ama bunu etrafımıza kulaklarımızı tıkamayarak,tıpkı o testte istedikleri gibi hedefe bakarken diğer küçük şeyleri de görerek yapmalıyız bence.Unutmayalım ki yaşam birlikte olduğunda güzeldir.

Hamiş:
Test sonunda ne oldu diye sorarsanız? Doktor 'siz de daha çok iş var turp gibisiniz gözünüzden hiç bir şey kaçmıyor neredeyse' dedi...:))