17 Şubat 2010 Çarşamba

İNANÇ KAOSU !!!

Artık herşeyi bir kenara bıraktık yaratan inancını giyinme şeklimizle ölçer olduk.Şöyle giyinirsen dini bütünsün, böyle giyinirsen ateistin tekisin.

Oysa ki şekilcilik değil miydi Kur'an ın lanetlediği?

Tapınma ve şirk koşma olmasın diye birçok şeye yasak getirmesi?

Peki nerede kaldı bu olgular?

İnsanlar şimdi bir boşlukta gezip duruyorlar,nasıl içinden çıkacaklarını bilmeden.Çünkü gerçek inananlar,bunu malzeme olarak kullanıp,din üzerinden prim yapmaya çalışan bir topluluğun çıkar çatışmaları için kurban ediyorlar kendilerini.Peki inançları bu yönde olmayanların durumu onlardan farklı mı? Hayır hiç değil!! Onlar da buna karşı çıkabilmek adına,yaptıkları savaşın nasıl bir kör döğüşü olduğunun bilincinde değiller.

Uzaktan şöyle objektif olarak bakacak olursak bana göre her iki tarafta aynı yanlışın içinde debelenip duruyor ve nasıl da zarar içinde olduklarını farketmiyorlar.

Sadece iki üç ayette neredeyse birer cümle içinde geçirilmiş bir kıyafet tanımı yüzünden koskoca kitabı atıveriyorlar bir köşeye.Hiç birisinin aklına yahu burada başka onlarca şey yazılıyor, bir de o tarafına bakalım demek gelmiyor.Yani tam da kurunun yanında yaş olanın yanma meselesi gibi.

Benim sözüm her iki tarafın çılgın savunucularına.İnanmayı bu birkaç satıra bağlayıp başörtülü değilse tanrı tanımaz deyip yaftayı yapıştırana; ya da bana ne kardeşim bu benim için ters giyimle kuşamla din mi olurmuş düşüncesiyle herşeyi tamamen yok sayana. Şöyle bir bakın birbirinize bakalım fark görebilecek misiniz? Ben hiç bir fark görmüyorum.Körü körüne sadece kulaktan dolma bilgilerle inananlar ne kadar uzaksa ,bir çırpıda okunacak roman muamelesi yapıp üstüne üstlük başvuru kaynağı olarak gören ve birkaç kez eline almış kişilere ''bir kere okuyup anlamadınız mı?'' diyerek kendince alay eden zavallılar da o kadar uzaklar aslında kitabın yazdıklarına ve aynı gemiyi yüzdürerek oynayıp duruyorlar tehlikeli sularda...

İnanç olgusu kişinin kendi iradesi ile belirlemesi gereken bir konudur.Dışarıdan müdahale ederek oluşmaz ya da oluşturulmamalıdır bana göre.Biraz ütopik olsa da din dersi yerine her dine mensup din adamlarının okullarda görev yapmalarını ve öğrencilere belli bir yaştan sonra kendi mensubu bulundukları dini anlatarak, tanrı olgusunu hangi dinde yaşamak istiyorsa onu seçmeyi salık vermelerini ve son sözü yine gence bırakmalarını düşünmüşümdür.Çünkü din,bir kan bağı ya da çeşitli fiziksel benzerlikler gibi babadan oğula geçen bir durum değildir.

İnsan kendini nasıl ve hangi şartta daha rahat hissediyorsa o şekilde inanışını belirlemelidir.Bir şeye inanıp,inanmamak insanın özgürlüğünün bir ifadesidir.Bu ezberci, dayatmacı yapı,insanları din konusundan daha da uzaklaştırmaktan başka hiç bir yere vardırmaz.Kutsal kitapların,özellikle
Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde dinde zorlamanın olmadığı, bunun yerine tavsiye ve özendirmenin önemli olduğu;inananların dinlerini karşısındakine aşağılamadan,kızmadan ya da küçük görmeden anlatmaları istenmiş ve inançla ilgili kararı o kişiye bırakmaları vurgulanmıştır.Ayrıca unutmamak gerekir ki her koyun kendi bacağından asılır.

Kutuplaşmak yerine kaynaşmayı,ayrılmak yerine birleşmeyi daha yakın hissediyorum kendime.Şöyle bir bakın son yıllarda herkes rengini belli etsin,herkes bir taraf seçsin diye sürekli körüklenen bir toplum haline geldik.Oysa birlik kuvveti doğurur ve renklerin çokluğudur o resime can veren...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder