20 Ocak 2010 Çarşamba

TAKLİTLERİN DÜNYASI

Yaratıcılığın giderek kaybolduğu, taklitlerin asıllarının yerini almaya çalıştığı bir dönemin içindeyiz artık.Yeni birşey yaratmak yerine taklit etmeyi ve bundan çeşitli kazançlar beklemeyi,başarı olarak değerlendiren bir toplum olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Bravo bizlere!!!

Şöyle bir bakın etrafınıza, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.Benim en çok takıldığım şeyler, üzerinde küçük harf oyunları yaparak satışa sürülen ürünler ya da firmalar.Bir şekilde markalaşmış ürünlerin adının üzerine ''öz'', ''hakiki'' ''en hakiki'', ''daha daha hakiki'' gibi ibareler koyarak, halkın talebini kendisine yönlendirmeye çalışmak kadar, fikri çalmaya yönelik durumlar, sizce ne kadar başarı?

Üzerlerine koydukları ibareleri küçücük yazarak, halkı yanıltma yoluyla gelir elde etmenin neresi meşru?

Bana göre bunun altında yatan sebep kendine güvensizlikten başka bir şey değil.Elindeki ürüne ya da yaptığı işe güvenmeyen kişilerin başvurduğu ucuz bir taktik.Bu kolaycı yaklaşım giderek yayılmaya başladı ve hepimiz sessiz kalarak bir şekilde bu duruma yardım ediyoruz.Oysa bir fikri ya da bir ürünü ortaya çıkarmanın ne kadar zor olduğunu unutmamalıyız.Tabii ''taklitler asıllarını yaşatır'' sözü, önemli bir yaklaşım ama asıllarından neler götürdüğünü şöyle bir düşünün.Biz toplum olarak bunun farkına varana kadar, zaten taklitçi beyin tabir-i caizse çoktaaann ''atı alıp Üsküdar'ı geçiyor'' ve onu gören diğer sivri zekalılar piyasanın altını üstüne getiriveriyorlar.Bunu serbest piyasa ekonomisi olarak adlandırmak düşündürücü bir durum.

Bu taklitçilik her konuda etrafımızı sarmış durumda.Bir program halk tarafından beğenilmesin diğer kanallar adeta yarışırcasına aynı formatta programlarla dolduruveriyorlar saatlerini.Bir bakıyorsunuz konuları aynı bir sürü film ya da dizi ortalıkta geziyor.Mesela izdivaç programları. Artık çekinmeden isimlerini bile değiştirme gereksinimi duymadan yayınlanıyor ayrı kanallarda.Buna benzer birçok örnek var,dikkat ederseniz siz de farkedeceksiniz.

Seçmemeyi öğrenmeliyiz diye düşünüyorum.Seyretmemeyi,taklit olan şeyi tüketmemeyi öğrenmeliyiz.Onları yalnız bırakarak,özgün fikirler üretmelerini sağlamalıyız.Önümüze konulanı almazsak eğer,yaratmak zorunda kalacaklardır.

Rekabete hiç diyecek sözüm yok.Rekabet; ürünü ya da fikri geliştirir.Onun daha kaliteli olmasını sağlar ama taklitçilik ve ufak tefek isim oynamaları yaparak diğerinin üzerinden nemalanmaya çalışmak, hiç birimize fayda getirmeyecektir.Bırakın markalar yerinde dursun siz kendi markanızı onlarla boy ölçüşebilecek konuma getirin.Özgüven hayattaki en değerli hazinedir...!!!

1 yorum:

  1. muhtesemesiniz Burçin bey keske sizin baktığınız pencereden bizlerde bakabilsek ... siz hiç bakmamışsınız hep görmüşsünüz... sevgiler Banu

    YanıtlaSil